2015 yılında başladığı arayıştan bugüne kadar, Blaine Gibson dünyanın dört bir yanındaki kıyıları adım adım dolaşıyor. Mozambik, Madagaskar, Tanzanya ve Hindistan kıyılarında sürdürdüğü araştırmalarında yalnızca bir sırt çantası, okyanus akıntılarını gösteren haritalar ve sarsılmaz bir kararlılık var.
Blaine Gibson ne gazeteci ne de resmi bir görevli. Ancak onun bulduğu uçak parçaları, Malezya Havayolları’na ait kayıp Boeing 777’nin (uçuş kodu: MH370) gerçekten okyanusa düştüğünü kanıtlayan ilk deliller oldu. Bu parçaların bir kısmı Fransız yetkililerce doğrulandı ve resmi olarak MH370’ye ait olduğu açıklandı.
Gibson, uydu görüntülerinden okyanus akıntısı analizlerine, yerel balıkçıların gözlemlerinden deniz bilimi uzmanlarının görüşlerine kadar her kaynaktan yararlanıyor. Hedefi, uçağın tam olarak nerede düştüğünü belirleyebilmek. Bugüne kadar hiçbir resmi otoritenin erişemediği izlere, bu bağımsız girişimiyle ulaşmayı başardı.
İlginç bir detay ise, Gibson’ın bir dönem Rusya’da da keşif faaliyetlerine katıldığı. Bu görevlerin MH370 ile ilgisi olmasa da, kendisiyle çalışan National Charter ekibinden bir üyenin ifadelerine göre, o dönemden beri “asla durmama” ilkesini benimsedi.
Blaine Gibson’ın bu kişisel arayışı, devletlerin ve büyük kurumların bile çözemediği bir havacılık gizeminin peşinden gitmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Kimi zaman belirsizlik içinde, kimi zaman umutla ama her zaman tutkuyla sürdürülen bu yolculuk, modern havacılık tarihine insan odaklı bir bakış sunuyor.
